İSMET DOĞAN

YARIK

04.10.2018 – 04.11.2018

Açılış
04 Ekim 2018, Perşembe 18:00 – 20:00

C.A.M Galeri, İsmet Doğan’ın ‘Autos’ ve ‘Appropriation’ serilerinden oluşan, sanatçının melez bir anlatı ve teknik olarak da melez bir üretim olarak kurguladığı işlerinin yer aldığı kişisel sergisine ev sahipliği yapacak. Bu çalışmalarında batı sanat tarihini ‘ucubeleştiren’ Doğan, hazır nesne olarak yeniden üretim tekniklerine de müdahale ediyor. Doğan bu sergideki ‘Approprition’ (temellük sanatı) serisini, “Karşılaştığım, maruz kaldığım şeyi yeni bir bağlamda ele alıyorum, müdahale ediyor ve temellük edileni kendime mal ederek yeni bir bağlama oturtuyorum” sözleriyle tarif ediyor.

“İnsan dünyasında her şeyin bir adı var ve şeyler adlarıyla mesken tutuyorlar” diyen ve insan dünyasının ‘sınırı’nın dilin sınırı ile koşutluk içinde olduğuna dikkat çeken Bekir Avcı, sanatçının bu çalışmaları ile temsil sistemine bir çentik attığını söylüyor: “Doğan’ın ‘Autos’ serisindeki tablolarında doğaya ait olanın insansı sınırlardan taştığını görürüz. Doğan, onları yalnızca isimlerinden değil yerlerinden de ederek bunu yapıyor. Üzerlerine mıhlanmış isimleriyle tablolardaki bitki ve böceklerin haritalar üzerine yayılması tam da buna işaret. Bu, kök salmanın sınır tanımazlığı! Doğan, sarı ve küflenmiş olan ‘şey’e “Adı Limon” ya da toz zerresi haline gelmiş olana “Adı Kelebek” diyerek emre itaati reddederken bizi de bu başkaldırıya davet ediyor. Eğer sarı ve küflenmiş olana ya da toz zerresi haline gelen ‘şey’e bir ad verilmese muhtemelen onları sarı bir leke ya da toz zerresine dönüşmüş herhangi bir ‘şey’e benzetecektik. Ama dayatılan isimler bize emrediyor: Bunun “Adı Limon”, şunun “Adı Kelebek” ve işte şuradakinin de “Adı Üzüm”. Doğan, ‘bağlamı bir başka bağlama oturtuyor’ ve dilin sınırları ile alay ediyor. Konulan adlar ile bir yere mıhlanan ‘şey’lerin mekana şartlanışına şerh düşen Doğan, bu indirgemeciliğin karşısına kök salmadaki muazzam zamansallığı koyuyor. Doğan, bizi, mekanı aşarak zamanı düşünmeye çağırıyor. Autos, temsilin tüm sınırlarını ihlal ediyor.”

İsmet Doğan 1957’de Adıyaman’da doğdu. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden 1983 yılında mezun oldu. Ardından, Fransız Hükümeti bursuyla Paris’e giderek burada iki yıl kaldı. 1990’larda Türkiye’ye dönerek İstanbul’a yerleşti. 1980’li yıllardaki ilk işlerinde; tarih, kültür, gelenek kavramlarını dadaizm teknikleri, kolaj, montaj, grafiti ve ‘ready-made’ nesneler ile birleştirip sorunsallaştırdı. Bir düşünür olarak ise, Türkiye tarihinde, özellikle batılılaşma-modernleşme projesinin dayatmış olduğu, temellük ettiği şiddetin ve travmanın etkilerine odaklandı. İsmet Doğan’ın işlerinde, Latin harflerinin sunulması, 20. yüzyılın başlarında Türkiye’de gerçekleşen dil reformunun, toplumsal mühendisliğin de politik bir araç olarak kullanıldığının açığa vurumudur. İsmet Doğan’a göre bu politik araçsallaştırma daha sonra toplumun kendi kültürüne karşı yabancılaşmasına yol açmıştır.

Doğan’ın modernleşme sorunsalını, tuvali üzerinde kelimeler veya rastgele dağıtılmış harfler ile aynalar kurgular ve bunlar bugüne kadarki çalışmalarının ayrılmaz bir parçası olarak devam eder.

2000’lerde ise yapıtlarına bir başka eleştirel boyut katarak özellikle sömürgecilik konusu üzerine gider ve sanat tarihine referanslarla sinematografik materyal değişimleri yönünden bir stratejiyle konuya yaklaşır. İsmet Doğan film karelerine kendi imgesini yerleştirmek suretiyle bu sahnelerde küçük değişiklikler yapar ve film karakterleriyle bir özdeşlik-kimlik kurma süreciyle aynı zamanda Batı görsel kültürünün temellük ettiği temsili sistemler üzerine eleştirel bir yorum getirir. Aynı dönemde, aynalar Doğan için temel bir çalışma materyali haline gelir. Yarı mat veya saydam aynalar ile iç ve dış bükey aynalar içinde seyirci akseder, çoğalır ve kendi bedeniyle bir yabancı olarak karşılaşır. Dahası bir başka şey olarak, sanat yapıtının bir parçası olarak işlev görür.

İsmet Doğan yaşamını ve çalışmalarını İstanbul’da sürdürmektedir.