Almanya’nın en heyecan verici sanat etkinliklerinden biri olan STROKE; dinamik atmosferi altında genç ve yenilikleri denemekten çekinmeyen sanatçıları topluyor.

Çağdaş sanat, tasarım ve müzik gibi birbirinden farklı yaratıcı alanları bir araya getiren STROKE Art Fair katılımcılara ve ziyaretçilere kültürel bir etkileşim olanağı sunuyor.

Genç ve bağımsız sanatçıların destekçisi Mixer, Kaan Bağcı, Gülşah Bayraktar, Berkay Buğdanoğlu, Cins, Melike Kılıç ve Julie Nymann’ı 4 – 8 Mayıs 2016 tarihleri arasında fuarda temsil edecek!

Sanatçılar hakkında:

Kaan Bağcı
1986 yılında İzmir’de doğdu. İzmir’de yaşıyor ve çalışıyor.
“Kaan Bağcı’nın eserini tam olarak sınıflandırmak zordur. Grafiği ve illüstrasyonu, kavramsal elementlerle harmanladığı çalışmalarında kaz, balık, böcek gibi “hayvan” kolajlarını, tarafsız ve detaylı bir biçimde görselleştirmektedir. Dikkatli bir şekilde seçip yerleştirdiği elementlerin bütünlüğü ve harmonisi çizimlerinin detaylarında da göze çarpar. Resimlerin anatomik olarak bilimsel ve akademik ders kitaplarını çağrıştıran bir özene sahip olması yüzyıllar öncesinde de çizilmiş olabileceğine dair çağ ötesi bir duygu yaratır. Bununla birlikte, her parça modern bir huzursuzluğa ve neredeyse fütürist derecede ilginç bir bükülüme sahiptir.” – Gail Deayton

Gülşah Bayraktar
1979 yılında İzmir’de doğdu. Trabzon ve İzmir’de yaşıyor ve çalışıyor.
Gülşah Bayraktar’ın işlerinde eski fotoğraflar ve nesnelerle arasında bitmeyen sahiplenme dürtüsüyle ortaya çıkan bir yakınlık veya akrabalık kurma çabası mevcuttur. Arşivlemekten, biriktirmekten usanmayacağı gittikçe çoğalan görsel bir yapının envanterleri olması sebebiyle fotoğraflar onun kurguladığı son derece öznel bir yapının parçalarını oluşturuyorlar. Yeni bir hafızanın kodlarıyla işlediği ahşap parça üzerindeki imgeyi görsel bir titizlikle tek tek ve hassas bir biçimde ele almak arşivin parçalarıyla akrabalık düzeyini aynı zamanda arttıran da bir süreç.

Berkay Buğdanoğlu
1986 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.
Pasifleştiren bir toplum içerisinde bireyler zamanla hareketsizleşir, homojen bir yapıya dönüşür. Küçük reaksiyonlar ile bu edilgen yapı değiştirilmeye çalışılsa da kemikleşmiş sistem yüzünden hareket etmek zordur. Buğdanoğlu çalışmalarında, mekanın belirsizliği ekseninde değişkenlik gösteren, bozulmalar ve çözümlemeler sonucunda topluma dair aidiyet duygusunu yitirmiş kendi varoluş yolunu arayan bireyin konumunu görselleştirir.

Cins
1984 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.
Katıldığı sergilerde ve ürettiği işlerinde ‘cins’ takma ismini kullanan sanatçı, çalışmalarında küçük yaşlarda etkilendiği çizgi film karakterlerinden, erken yaşlarda tanıştığı graffiti kültürüne; pop-art’tan sürrealizme kadar uzanan bir yelpazeden beslenmektedir.
Daha çok grafik bir görsel dil üzerinde temellendirdiği çalışmalarında, şehir duvarları da dahil olmak üzere bir çok medium ve teknik kullanmaktadır. Kendisini, oluşturduğu ve halen kendi içinde evrimleşen ‘organik’ olarak adlandırdığı formlarla ifade etmektedir. Bu formlar kimi zaman bir bütünü oluşturan, kimi zaman ise birbirinden bağımsız olarak parçalara ayrılan yapılardır. Et, kemik çağırışımlı bu formları ile aslında bizlere ait olmayan ama çok da yabancı olmadığımız hissiyatı sağlamak ve bu altyapı üzerine kurulu, kimi zaman soyut, kimi zaman sürreal hikayeler, hisler sunmayı hedeflemektedir.

Melike Kılıç
İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.
Lirik anlatımıyla kendini üretiminde bir masalcı, bir şifacı ve rüyagezer olarak konumlandıran Melike Kılıç, kelimelerin açık olmayan bir tarifiyle izleyiciyi bizi yalnızlaştıran şehrin gece masalları ve gündüz düşlerine götürüyor. Ona göre gidilen yer çizgiler ve ışık aracılığıyla erişilen alternatif bir gerçeklik. Her bir ağaç birim olarak bir sözcüğe eşitleniyor ve her çizgi bir akıl acısına işaret ediyor.

Julie Nymann
1987 yılında Kopenhag, Danimarka’da doğdu. New York ve Kopenhag’da yaşıyor ve çalışıyor.
Sanatçı dijital teknolojinin kurulumu ve kullanımıyla, dijital çağdaki insanın yapısını keşfediyor. Video, ses ve fotoğraf ve vücut performansı unsurlarını kullanarak kimlik kavramlarının etrafındaki karmaşıklığa dikkat çekiyor. Özellikle Doppelgangerler olmak üzere mitolojiden ilham alarak çekim, kovuluş ve mahrem anlatılarını inceleyerek kadınlık ve cinsiyet ideolojisini sorguluyor.
Dijital teknoloji kendilik konseptini evrime uğrattı. Biri daha önce hiç olmadığı kadar birden fazla medyum ile varolabildiğinden, sanatçı iç yaşamların sınırlarını aramaktadır. Buradan yola çıkarak reprodüksiyon ve onun kendini çoğaltma kılığında karşımıza çıkan imalarına karşı bir merak geliştirmiştir. Tıpkı bir doppelganger gibi bir aynadan içeri bakarak aynı şeyi görmek fakat farkı hissetmek ilk amacıdır.