“Podyumda Dayak Yiyen Asyalılar, Virtinde Recm: Ortadoğuda Amerikan

Futbolu” başlığı ile tematik sergilerine devam eden Mahmut Öztürk’ün

resimleri 18-28 Kasım 2015 tarihlerinde Bolu Ressam Mehmet Yücetürk

Sanat Merkezi’nde sergileniyor.

Resimlerinde mitoloji, din ve toplumsal olayları bir arada ele alan

Mahmut Öztürk, gündelik hayat ile evrensel hayat arasındaki bağı

plastik dilin olanakları üzerinden kuruyor. Sanatçı, toplumcu eleştirel

gerçekçi bir anlayış temelinde ele aldığı kompozisyonlarının asal

eksenine hiçbir zaman vazgeçmediği figür formlarını yerleştiriyor.

Kompozisyonlarının temel ögesi olan figür formlarını, “doğaçlama-

improvisation” bir tavırla “dışavurumcu-ekspresyonist” bir anlayışta inşa

Sanatçı resimlerini tematik bir dizi içinde üretiyor. Bu dizilerden biri

“podyumlarda, vitrinlerde modeller ve mankenler” diğeri “Podyumda

Dayak Yiyen Asyalılar”, “Podyumda Direnen Asyalılar”, bir başka tematik

dizisi ise; kendisinin bildirilerinde, makalelerinde ve yazınsal

çalışmalarında “emperyalizmin neoliberalist pratiklerinin ürettiği

postmodernist kavram pratikleri” olarak tanımladığı “kimlik”,

“altkimlik”, “üstkimlik”, “öteki”, “alanlar”, “sınırlar” gibi kavramlara karşı

eleştirel tavır koyan kompozisyon temalarından oluşuyor.

1980’den bu güne politik duruşunu sanat üretimleri ile ifade eden

Öztürk’e göre, sanat ve siyaset ilişkisi birbirinden ayrılmayan üst yapısal

kavramlar. 2003 Irak’ın işgali ile “Podyumda Dayak Yiyen Asyalılar” ve

2013 Haziran Gezi Direnişi ile “Podyumda Direnen Asyalılar” temalı

sergilerinde toplumsal olaylar ve politik konulara yer veren sanatçı,

siyaseti estetize ederek politika ile sanat arasında bir köprü kuruyor.

Sanatçı postmodernizme eleştirel yaklaşarak Anadolu’daki tüm

kültürlerin, hatta Asya kültürleri de dahil olmak üzere birlikte ele

alınması gerektiğine dikkati çekiyor. Anadolu ve Asya kadınlarının

geleneksel kıyafeti olan üçeteği ya da tülbendi farklı coğrafyalarda ve

kültürlerde aynı şekilde kullandıklarını o nedenle “altkimlik”, “üstkimlik”

“ayrıştırma”, “sınırlar” olamayacağını, bir kültürü ‘alt’ diğer kültürü ‘üst’

olarak görmediğini söylüyor ve o yüzden Postmodernizmin insanları

“öteki”, “alanlar”, “sınırlar” gibi belli kavramlarla kategorize ettiğini,

ayrıştırdığını ve böldüğünü düşünüyor. Emperyalizmin göstermelik

“açılım” modellerine tepki olarak Anadolu kültünü ve motiflerini ısrarla

yeniden ele alan sanatçı, onları plastize ederek yeniden görünür

olmalarını sağlıyor.

2003 Irak’ın işgali ile birlikte “Podyumda Dayak Yiyen Asyalılar” temalı

resimlerine başlayan sanatçının, “Asyalılar” kavramını ele almasının

nedeni; Asya kıtasının en ucuz ve en yoğun iş gücünü barındıran ve

emperyalizmin en kârlı sömürü alanı olmasından kaynaklanıyor. Irak’ta,

Bosna’da olduğu gibi savaşların gerçek mağduru kadınlar ve çocuklar.

Endüstri alanında da en fazla ezilen kadın ve çocuklar. Sanatçı tematik

sergileri ile bu konuya dikkati çekiyor.

Ortadoğu, emperyal ülkeler tarafından “kartların yeniden karıldığı”, yeni

pozisyonların belirleneceği bir sürece giriyor. Ortadoğu ve Suudi

Arabistan’da uzun süreler kullanılan ve halen İran’da hukuki bir ceza

olarak uygulanmaya devam eden bir yöntem olan Recm cezası insanlık

dışı karar ve uygulamaları ile 21. yüzyılda devam ediyor. Buradan

hareket ederek dünyanın belli coğrafyalarında kadınların daha fazla

şiddete uğradığını ve savaş mağduru olduğunu düşünen sanatçı,

resimlerinde bu yüzden 2003’de Irak’ın işgali ile beraber “dayak yiyen

Asyalılar” serisini yapıyor. “podyumlarda, vitrinlerde modeller ve

mankenler” serisinde ise kast ettiği “podyum”, dünyadaki savaş, zulüm

ve sömürünün gerçekleştiği yerleri kapsayan anlamına gelen bir sözcük

olarak önem taşıyor. Aynı şekilde “vitrin” ise medya ve iktidarlar

marifeti ile “neoliberalist pratikler” tarafından gündelik hayata ait

sunulan değerleri eleştirdiği bir kavram olarak karşımıza çıkıyor.

2013 Haziran Gezi Direnişi ile yöneldiği “Podyumda Direnen Asyalılar”

temalı resimlerinde sanatçı, direnişi ve başkaldırıyı simge ve

metaforlarla ele aldığı kompozisyonlarını, dışavurumcu bir doğaçlama ile

plastize ediyor. Öztürk’e göre sanatın görevi, insani en temel değerleri

yüceltmek ve estetik bağlamda sunmak. O nedenle sanatçı için gündelik

politika ve toplumsal olayların evrensel hayata bağlanarak estetize

edilmesi büyük önem taşıyor.

Mahmut Öztürk’ün resimleri, “Podyumda Dayak Yiyen Asyalılar, Virtinde

Recm: Ortadoğuda Amerikan Futbolu” temalı sergi dizisinde olduğu gibi

küresel politikaları (kendi deyimi ile emperyalizmin neoliberalist

pratikleri) eleştirirken, konuyu insani en temel değerlere bağlı politik

içeriğinden soyutlamadan ve estetik değerlerden uzaklaştırmadan ele

alıyor. Öztürk, gündelik hayat ile evrensel hayatın kültürel değerlerini

üreten resim sanatının, Erwin Panofsky’nin deyimiyle “kültürün

taşıyıcısı” olduğuna dikkati çekiyor.

Egemen iktidarın siyasetine direnen sanatın, kendine ait bir dil

oluşturabileceğini vurgulayan sanatçı, emperyalizmin neoliberalist

pratiklerinin uygulayıcılarına ve onların ürettikleri postmodernist kavram

pratiklerine karşı kendi estetik tavrını geliştiriyor. Özellikle 1987 yılından

bu yana, dünyayı podyum, Türkiye’yi vitrin olarak gösteren, kapitalizmin

reklam ve moda dünyasında kadını tüketim nesnesine indirgeyen

anlayışına tepkisini gösteriyor. Bu nedenle Öztürk’ün resimleri tüm

ekspresyonist ve lirik plastiğine rağmen ele aldığı toplumcu gerçekçi

eleştirileri ile son derece politiktir.

Sanatçının plastik dilinin etkileme gücü ise; malzemenin teknik

olanakları ile boyayı kullanma biçimine vakıf olmasından ileri geliyor.

Ressamın kendi vücudunun kassal ve sinirsel davranış yönelimlerini

boya sürerken de kullanması fırça sürüşlerinin izlerinde hissediliyor. Bu

anlamda malzemeyi kullanma yönüyle hem akademik hem de gayri

akademik olan sanatçı, akademik dilinin kurallarını, akademi dışında

kendine özgü sanatsal dil oluşturarak kullanıyor. Sanatçının geniş kavisli

fırça hareketleriyle gösterdiği tez canlılık spontane gelişen doğaçlama

anlık dışavurumun izlerini taşıyorlar. Figüratif olandan soyutlamaya

varan bu devingenliğin yer yer belirsizleştiği ama sonunda figür

imajında netleştiği görülüyor. Öztürk’ün plastiğinde, espas içinde yer

alan figürün hareketliliği, harmonik bir döngüsellikte şiirsel bir lirizm

içinde deviniyor.

Kavisli çizgilerin ve eğrilerin, kompozisyon içindeki yönelimsel

hareketleri resimlerine canlı bir dinamizm katıyor. Küçük ve büyük

lekelerin, parça bütün ilişkisi içindeki ritmik kopuş ve bir araya gelişleri ile harmonik bir estetiğe dönüşüyor. Mahmut Öztürk’ün toplumcu gerçekçi eleştirel dili ne kadar sert olursa olsun plastik dili bir o kadar yumuşak ve lirik.

Lütfiye Bozdağ

5 Kasım 2015