PAN ECHO 12/27.03.2016

Pastoral zamanın birinde, Arkadya dağlarının iç kesimlerinde yaşayan, küçük mü küçük, bir keçi mi desem yoksa insan suretinde dolaşan bir ilham kaynağı mı desem, ikisi de değil, yarı insan yarı keçi, bir Tanrı yaşarmış.

Çığlıkları ile ormanın huzurunu kaçırdığı kadar tüm gününü flüt çalarak kırlarda dolaşarak geçiren bir tanrıymış. Ormanda dolaşırken karşılaştığı tüm canlıların karşısına aniden çıkar ve çığlık atarak onları ürkütürmüş. Bu durum, etrafındaki herkesi korkutup kaçırmasına sebep olmakla birlikte, yalnızlaşan bir tanrı olarak var olmasına neden olmuş. Öyle ki, çığlıklarını duyan her canlı panik halinde kendilerine ormanda saklanacak ağaç kovuğu ararmış. Günlerden bir gün, küçük bir vadiden geçerken yalnızlığı tercih eden bir orman perisi olan, flüt çalmayı ve şarkı söylemeyi seven, bir Oread Nemfi (Dağ Perisi) olan Echo’nun şarkı söylediğini işitir. Onun ahenkli ve berrak sesini duyan Pan, ona karşı vahşi bir sevgi duymaya başlar. Onun yeteneğini kıskanır ve güzelliğinden istifade etmek istese de Echo tarafından reddedilir.

Pan, hırsından bir gün çobanların yollunu şaşırtır. Yollarını şaşıran çobanlar Echo’yu bulur ve öldürdüler, vücudunu dağıtıp dağlara fırlatırlar. O günden beri Echo’nun kendine özgü bir yeri yoktur, gürültüyü duyduğumuz her yerdedir… Pan-Ekho sergisi, evrenin cevabı olarak yok oluş temasını işleyerek, mitolojik bir karakter olan Pan üzerinden, farklı yok oluş, ya da zorunlu olarak yok edilmeye maruz kalma durumunu ele alıyor. Yaşamın içerisinde herkes kendi gücünü sınayarak çevresini bir şekilde uzaklaştırarak yalnızlaşıyor. Yani aslında her birey kendine küçük bir Pan ormanı yaratıyor ve yarattığı büyülü ormanında kendi efsanelerini yaşarken bir yandan da yok oluşunu hazırlayabiliyor. Bazıları, büyülü ormanını bile var edemeden kendini yok edebiliyor. Kaçmaya, hatalar yapmaya ve zamanla görünmez olmaya başlıyor.
Tüm bu ‘VAR etme’ ve YOK olma durumu içindeki panik halinde, yok ettiklerimizin yankıları kendi dünyamızın içinde yaşamaya devam ediyor.

Sergi 5 farklı sanatçı; Avam-Garde, Fulya Okbay, Hatice Çiçek, Merve Dündar ve Toprak Bek’in kavram üzerine, kendi dünyalarının yansıması ile kattıkları işlerden oluşuyor. Yaşadığımız dünya, Pan ‘ın büyülü ormanı ile birleşiyor… Küratörlüğünü Esra Özkan, Gencer Uçar ve Merve Balcıoğlu’nun yaptığı sergi, 12/27 Mart tarihleri arasında Galata – Galeri Bu’da görülebilir.