“DATÇA RUHU” SERGİSİ
güneyde sonbahar sevdalılarını bekliyor…


Datça’da yaşayan 21 sanatçının eserlerinden oluşan “Datça Ruhu” Karma Sergisi 1-14 Ekim tarihleri arasında Datça Liman Sanat Galerisi’nde açılıyor. Sergiyi Datça Kent Konseyi Kültür Sanat Bilim Grubu düzenledi. Küratörlüğünü ise Ayşe Gülay Hakyemez yaptı.

Datça sakinlerinin, Datça’nın havası, denizi, çiçekleri ve hayvanlarının oluşturduğu benzersiz Datça Ruhu’nu resim, illüstrasyon, heykel ve enstalasyonlarıyla betimleyen sanatçılar:

Volkan Akmeşe, İdil Berf, Sema Boyancı, Zeynep Bozoğlu, Evrim Bozyel, Ayça Bumin, Şebnem Çaylan, Serap Çota, Gülsen Erdoğan, Nahide Erol, Tamer Ertuna, Gözde Yaldızciyan, Yasemin Gök, Özgül Kahraman, Melek Şule Kantürk, Nezaket Koç, Serap Riedel, Korkut Sönmez, Zeynep Şankaynağı, Mine Soral, Mehmet Ünsalan.

1-7 Ekim ve 8-14 Ekim haftalarına bölünerek 14 gün sürecek sergiye katılan sanatçılar “Datça Ruhu” için bakın neler söylediler?

Ayça Bumin: “Şehire sıķışmış özgür ruhların tekrar kendini bulduğu yer Datça..”

İdil Berf: “Datça’da yaptığım tüm resimlerimde ilham aldığım yer Knidos oldu. En uçtaki yarım ada, fener, oradaki yaşanmışlık ve sualtındaki liman. Orası benim için halen yaşıyor…”

Nahide Erol : “Dünden bugüne uzanan ve renksel, biçimsel, tarihsel olarak bugünü oluşturan -Datça ruhunu da!- geçmişin etkisi öyle bir çekim alanı yaratıyor ki bir defa Datça’ya gelen bu ruhun etkisiyle orada yaşamak isteğiyle doluyor. Yaşamsal olanın -yani hava ve su- dışında Datça’da varolan renk, doğa, tarih zenginliğini bir ressam olarak derinden hissettim. Datça’da yaşadığım altı yıl boyunca bundan beslendim. Bana bu hislerimi yeniden hatırlattığınız için bu sergiyi oluşturan ve düşüncelerimizi güncellememizi sağlayan arkadaşlarımıza özellikle Ayşe Gülay Hakyemez’e teşekkür ederim.”

Mehmet Ünsalan: “Sulardaki yansımaları ve de yelkenli tekneleri çok estetik bulduğum için genelde resim konularım bunlar oluyor. Datça’ya 2002 başında yerleştik. Hiçbir sahilde buradaki kadar çok yelken yapan tekne görmemiştim. Çok etkilendim. Bu etki hala devam ediyor. Üstelik suluboyanın transparan renklerinde gün doğumu ve batımının muhteşem görüntülerini bir nebze de olsa aktarabilmek çok keyif verici oluyor. Datça ruhunun bendeki etkileri bu…”

Serap Riedel: “Ben tabiat içinde daha çok üretkenleşen bir sanatçıyım. Almanya programım izin verdiğince Datça’ya gelip burada üretmek benim tutkum. Almanya – Datça arası yorucu bir yolculuk olsa da buraya her ulaştığımda yorgunluğumu unutuyorum. Bu iklimde olmaktan büyük haz duyuyorum. Enerjimi yükselten bu tabiat harikasında sanatımla var olmak ve diğer sanatçı arkadaşlarımla paylaşımlarda bulunmak beni çok mutlu ediyor.”

Serap Çota: “Datça’daki ilk senemizde beni en çok etkileyen Datça florası oldu. Datça ruhu bana göre doğada ve bitkilerde.. Doğadaki yürüyüşlerde, her mevsimde karşınıza daha önce hiç görmediğiniz bir çiçek ya da bitki çıkabiliyor. Büyük şehirlerde seralara giderek aldığımız süs bitkileri ne kadar da sıradan ve suni kaldı. Beni en çok etkileyen Datça florasından iki çiçeğin resmini yaptım.”

Sema Boyancı: “Bugünün değil, 2002’nin Datça’sının ruhudur çekiciliğine kapıldığım… Eşsiz güzellikteki denizi, sessizliği, dinginliği, stressiz atmosferinin yarattığı huzur… Her sabah, o günün her anını özgürce, istediğimce yaşayabilme sevinci…. Bana yeniden sunulan yaşama sevinciydi Datça… Ama bugünkü değil, o eski günlerin küçük, naif kasabası Datça…”

Özgül Kahraman: “Eşiğinden giren herkesi girdap misali içine çeken, sarsan, yeniden ve yeniden sorgulama sürecine sokan büyülü bir ruh taşır bu toprak, bu su.. Büyüsüne kapılmaktan kendini alamazsın. Bu toprağa bir kez adım attıysan hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ön kabulüyle başbaşasın artık. Kurtuluş yok, sadece bunu zamanla farkedersin.”

Şebnem Çaylan: “Datça ruhu bir girdaptır. Sizi içine çeker ve bir daha bırakmaz. Bu mahkumiyete gönüllü gidersiniz.”

Yasemin Gök: “Kumruların senfonisi, ateş böceklerinin dansı, sahilde uçuşan ılgın dalları… Datça su şehri… Rüzgarın suyun üstündeki esintisi, Palamutbükü’nde akvaryum, Ovabükü’nde yemyeşil doğa.. Aralarından geçip eve ulaştığımız her yanımızdaki mandalin, portakal, limon… Eyy güneş ülkesi Datça… Seni iklimin cazibeli kılıyor. Şubat ayında badem ağaçlarının pembe örtüsünü yaydığın vadilerinin seyrine doyum olmuyor… Bize emanet bu güzelliklerin kıymetini bilmeli…”

Gözde Yaldızciyan: “Benim için Datça ruhunu oluşturanlar; bir kaçış noktasına sığınmış şehirli insanlar ve o insanların bencilliğine kurban bir doğanın yaşama direnci. Modern insanın sahip olma hırsına karşın zerafeti ile açan bir kum zambağı veya huzur bozan günaydınıyla bir Alarga. Mikrokosmostan makroya doku zenginliğine sahip Datça ruhunu sergideki heykelimle öne çıkartıyorum.”

Evrim Bozyel: “Datça benim çocukluğum, geçmişim. Eskiden, dağlarda gezen başıboş küçükbaşlara ayrı bir ilgim vardı. Sürü halinde fakat özgürlerdi. Şimdi ise değil otlatılan hayvanları dağlarda görmek, yeşillik bile göremez olduk. Canlılar kafeslerde, ahırlarda, kulübelerde tıkılıp GDO’lu gıdalarla beslenmek yerine özgür olmalıdır. Enstalasyonumda kıvrılan dalgalar gibi kendi doğallığına bırakılmalıdır.”

Tamer Ertuna: “Datça’nın geçmişten bugüne gelen çok güçlü bir yapısı var. Doğası, tarihi ve kültürü ile son derece zengin. Bu, sanatçı olarak beni çok etkilemekte.. Datça’nın sorunsuz bir yer olduğunu söylemiyorum. Gün geçtikçe büyüyen hasarlar aldığını gözlemliyorum. Diğer yandan çevre duyarlılığı henüz yetersiz olsa da gün geçtikçe çoğalmakta.. Zaman zaman güçlü tepkiler de verilmekte.. Bu duyarlılık benim için büyük bir umut kaynağı.. Datça’da yaşıyor olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Doğal olarak yaşadığım mutluluğu çevreye olan duyarlılığımla işlerime de yansıtmaktayım. Yaşamımın bir bölümünü Datça’da geçiren biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Neredeyse hayatımın tamamını burada geçirmiş gibi hissetmekteyim. Kısacası ben artık buralıyım!”